On Altı Yıldız Hoca Ahmet Yesevî Bilgi Ağındaki Barış Manço ile ilgili yazdığım “Bir Gün Gelecek Dönence” isimli yazımı da okumak için:
onaltiyildiz.com/?haber,6420
Oktan Keleş Ağabeyime, Kalperenlere ve bütün On Altı Yıldız Ekibi’ne sonsuz teşekkürler, sevgiler, hürmetler, esenlikler…
Bekir Öztürk’ün On Altı Yıldız’daki yazısı: onaltiyildiz.com/?haber,5783
BARIŞ MANÇO’NUN “BİLİNÇLİ İNSAN” VURGUSU
[ YAZAN: MUSTAFA KEMAL İZGİ ]
- İŞTE HENDEK , İŞTE DEVE
Öncelikle Barış Manço’nun “İşte Hendek, İşte Deve” eserinin klip çalışmasını çözümlemeye çalışarak başlamak istiyorum.
Klipte pozitif ve negatif olmak üzere iki karaktere bürünerek bazı mesajlar vermek istiyor Barış Ağabey’imiz.
İki kutup arasındaki (iyi ile kötü arasındaki) mücadeleyi anlatırken, bir nevî; ” İyilerin hep kazanacağını da ” vurgulamış oluyor.
Bakıyoruz; İstanbul’da 34 Plaka bir Deve ile trafiğin seyrine kapılmış bilinçli bir insan var. Kurallara saygılı bir şekilde uyan, ders verici bir insan bu.
Diğer bir tarafta; kuralları hiçe sayan, trafik işaretlerine (Hayat Kuralları’na) uymayan, yanında duran çöp tenekesini bile fark etmeyip yediği meyvenin kabuğunu yerlere atan bir otomobil şöförü.
“İşte Hendek İşte Deve” eserinin klibinde iyiliğin kötülük karşısında üstün olduğunu ve iyilikle mücadelesini görebiliyoruz.
Negatif olan tarafın, durumu anladığını, ayıktığını görüyoruz klibin sonlarında. Neticede Pişmanlıktan “Ah, ah, ben ne yaptım?” dercesine sızlanan negatif tarafa, pozitif tarafın bir sözü oluyor, sanki “Bak, işin doğrusu bu, hep iyiler kazanır, haydi sana güle güle.” dercesine uzaklaştığını görüyoruz.
Barış Ağabey tâbiri câizse, bir binek olarak deve ile trafik kurallarına (Hayat Kuralları’na) uyarak sanki “deveye hendek atlatmak” deyimini gerçekleştirirken, “deveyi iğne deliğinden geçirmek” deyimini de hatırlatmıyor değil.
Öyleyse tefekkür edelim, sorgulayalım, anlamaya çalışalım. “Deve Nerede?”. Evet, bu soruyu bizlere, düşündürmek için Oktan Ağabey (Oktan Keleş: Araştırmacı Yazar) sormuştu, Gönül Mimarları Programı’nın bir bölümünde…
Kavmi Semûd, Salih Peygamber’e inanmadı . «Dediler ki: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin! Sen de ancak bizim gibi bir insansın » (Şuârâ 153. Âyet)
Salih Aleyhisselâm’ın peygamberliğini kabûl etmedikleri için ondan bir deve istemişlerdi. O da kayaların içerisinden gebe bir deve doğması için Allah’a dua etmişti. İnsanların çoğu deveyi ve yavrusunu görünce îmân etmişlerdi.
Deveyi rahat bırakmalarını isteyen Salih peygamberin sözünü, kavmi dinlemedi ve deveyi kestiler. Ancak hatalarını anlayan kavim halkı, pişman oldular. Aynı İşte Hendek, İşte Deve Klibi’ndeki negatif karakterin, klibin sonunda pişman olması gibi.
Klibin ortalarına doğru, trafikte “Deve Giremez” tabelalarını da görmeye başlıyoruz, bu tabelalar “doğru yolda gideni nedense çoğunluk tarafından dışlanacağı…” düşüncesini de yayan şerlilerin işi olsa gerek. Belki de Barış Ağabey Klipte , Semûd Kavmi’ndeki gibi deveyi kesmek isteyenlerin olduğunu göstermek istemiş.
Allah’ın bize bahşettiği eşşek, ayı, deve, … gibi bütün hayvanları sevelim, koruyalım, anlayalım demek istiyor Barış Ağabey, hayvanlarla ilgili şarkılarında.
2. AHMET BEY’İN CEKETİ
Yâ Nasip Yâ Kısmet’in Değeri’nin de anlaşıldığı, erdemli insan olduktan ve hikmeti anlaşıldıktan sonra, adının “Ahmet Bey” olarak değiştiği bir garip “Kul Ahmet” ’i bilirsiniz.
“Tanrı bütün kullara rızkını dağıtırken…” diye başlayan “Ahmet Bey’in Ceketi” isimli eserinde de Erdemli [Bilinçli] İnsan Olma’nın Önemi’ni vurguluyor Barış Ağabey’imiz.
3. DIRAL DEDE’NİN DÜDÜĞÜ
“Dıral Dede’nin
Düdüğü” Eseri’ne geldiğimizde, Nesîmî’nin “Gafil Oyan
(Uyan)” Eseri geliyor aklıma. Bilge Kağan’ın “Üstte Mavi Gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin dirliğini ve birliğini kim bozabilir? Ey Türk, titre ve özüne dön.” sözünü de hatırlıyorum bir kez daha. Bu çıkarımlarım eserin şu sözlerinden kaynaklı: “Aç gözünü, daha vakit erken, gör şeytanın gör dediğini…”
“Şeytanın Gör Dediği” aslında literatürde bulunan bir deyim. Bilgi ağlarında “kimsenin göremeyeceği incelikler, detaylar” olarak tanımlanmış. Düşmanla mücadelede düşmanı tanımanın, şerlilerin kontrol ettiği medyada, sinemada, müzikte… Rahmânî değerleri yükseltmek ve insanları hak yolda bilinçlendirmek adına yapmamız gereken çözümlemelerin önemini Oktan Ağabey’imiz (Araştırmacı Yazar Oktan Keleş) de vurgulamıştı Kurân’daki “Düşmanını Tanı” âyetine dikkat çekerek.
4. 2023 KAYALARIN OĞLU VE ASIRLIK ÇINARLAR
Barış Manço’nun bu mücadelesi sadece bir şarkıyla kalmadı elbette. Siyaset Meydanı Programı’nda dikkat çektiği, üniversitelerde Türk Gençleri’nin de araştırmalarını istediği bir konu vardı. Barış Manço’nun bu konuyu önemsemesi de Bilinçli Türk Milleti’ni oluşturan Bilinçli İnsanların artması için uğraşlarından birisiydi.
“Bu Büyük, Ciddi, Radikal ve Sert Değişimlerin Yaşandığı Tarihlerde ve onu takip eden günlerde Niye Türkiye’nin Beğenisine Sunulan Müzik Türleri ‘nde bir takım farklılıklar ortaya çıkmış? Daha doğrusu bu , hangi dinamikler bu meseleyi gündeme getirmiş?” BARIŞ MANÇO
Ayrıca, ömrü vefa etseydi de, keşke Türk Dünyası’nı, Türk Varlığı’nı ve Türk Tarihi’ni derinden inceleyeceği, 55’ten fazla ülkeyi gezerek, kronolojik olarak işleyeceği, hazırlayıp sunacağı “Türk’ün Ayak İzleri / İzlerimiz” isimli belgesel filmi 2000 yılının ardında bizlere ve tüm insanlığa sunabilseydi. Bu belgeselle ilgili olarak Türk Ailesi’nin fertleri olarak bizden birileri artık bu film olayını çözmeli, Barış Ağabey’imizin bizlere bıraktığı bu mirası tamamlamalı. Bu filmin ilim, tarih, kültür, sanat, bilim bilgileri yüksek olan tarihçilerin düşüncelerine danışılarak yapılması en doğrusu olacaktır. En doğrusunu kendileri bilirler. Ancak danışılması gereken tarih ve bilim bilinci yüksek insanlar arasında, en başta Oktan Ağabey’imizi (Araştırmacı Yazar Oktan Keleş’i) ve Başbuğumuz Namık Kemal Zeybek’i görüyorum.
Konunun ayrıntısı ile ilgili olarak, Sultan Kağan Ata’mızın “Asa” Kitabı’ndaki [Eseri’ndeki] “Müzik ve Büyü” Konusuna bakabilirsiniz. Barış Manço’nun yaptığı ve Sultanımızın yaptığı müziklerin notaları Türk Töresi’ne uygun olduğu için Rahmânîdir , hepimizin bildiği gibi. Türk’e ait Müzikleri; Türk’ün uyandırmak, bilinçlendirmek, erdemli olmak misyonlarının tecellisi olarak anlıyorum, bir mânâda.
Erol ELMAS Ağabey’imizin “Emir Yıldızdan / Derûnî Türkiye” isimli Eseri’nde [Kitabı’nda] “Pink Floyd’a karşı Barış Manço ve Kurtalan Ekspresi nasıl bir araya geldi? Dark Side Of The Moon’a karşı 2023-Kayaların Oğlu cevap olarak nasıl verildi?” Sorularının cevapları âşikâr olarak bilgilerimize sunulmuş. Burada da Barış Ağabey’imizin şerlilerle mücadelesini görmekteyiz. onaltiyildiz.com/artikel.php? artikel_id=44
Daha önceki yazılarımda Barış Manço’nun Kayaların Oğlu’nu Türkiye Cumhuriyeti olarak kişileştirdiğini (Türk Devleti’mizin Sesi ile Seslendiğini), 2023’te Asırlık Çınarlar’la bir olduğunun farkına [Bilinci’ne] varıp, onlarla birlikte hareket ettiğinde Yeni Bir Kayaların Oğlu olarak yeniden doğacağını anlatmaya çalışmıştım. (Bu bilgiyi Yazar Murat Yatağanbaba’dan almıştım. Ancak kendi yorumum ve araştırmalarım da açmaya çalıştım.)
Kayaların Oğlu = Türkiye Cumhuriyeti Türk Devlet’imiz. Türk Milleti’nin ; Türk Vatanı ile, Türk Ordusu ile, Türk Bayrağı ile, Türk Kültürü ile, Türk Devleti ile bir bütün olduğunu düşünürsek, bu taşı ve toprağı bir arada tutmak için bizlere de görevler düşüyor. Çünkü “Kolay değil, kolay değil Kayaların Oğlu olmak…”
Toprak Ana ile Kaya Baba’nın Oğlu: Kayaların Oğlu (Türkiye Cumhuriyeti). Toprak Ana: Anadolu ve Beraberinde Türk Misâk-ı Millî Sınırlarımız.
Kaya Baba: Atalarımız. Asırlık Çınarlar: Bütün Türk Devletleri.
Kayaların Oğlu da bir Asırlık Çınar, yani “AĞAÇ”.
Oktan Keleş’in “Melekler Ağlarken” isimli Eseri’nde [Kitabı’nda] “Son Ağaç” başlıklı bir bölüm vardır. Türk Kadim Varlığı’nda “AĞAÇ” çok önemlidir, kutsaldır. onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=3568 onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=3149
Bilge Kağan’ımız Oktan Keleş’in bu yazısında anlattığı “Mevâ Cenneti’ne varmak için Gönül Tepesi’ne ulaşmak şartı.” Hakk ile Gönül Birliği kurabilmek için, Hakk’ın yarattığı güzelliklerle de Gönül Birliği kurmak gerektiğini bizlere eserleriyle gösteren ve Gönül Birliği konusunu da her fırsatta vurgulayan Barış Ağabey’in Mücadelesi ile ilişkilendirilebilir. Barış Manço’nun Gönül Birliği Vurgusu’yla birlikte “Gönül Dağı” Türküsü’nü de yorumladığını hatırlayalım.
Türk Varlığı ile birlenmiş varlıklar olarak, tek bir ağaç gibi dallarımıza tutunup birlikte yürüyelim, birlikte çalışalım, birlikte üretelim, birlikte hareket edelim, kültür ve sanat mirasımızdan ortaklaşa yararlanalım artık. “Gün çoktan döndü buralarda…” Vakti geldi de geçiyor bile, ne kadar çabuk birlik olursak, o kadar iyi. Allah yâr ve yardımcımız olsun.
Barış Manço’nun 2023 Müziği ve Şiiri’ni bir bütün olarak düşünürsek, “Türk’ün Cihan Hakimiyeti Mefkûre’mizi” , Türk’ün Cihan’a Barış ve Sevgiyle hakîm olacağını Barış Manço’nun bu eseriyle işaret ettiğini görebiliriz. Sultan Kağan Ata’mız da Tengri’nin Türkü’nde Türklerin Birleşerek Dünya’ya yeniden hakim olacağı ile ilgili işaretler, bilgiler veriyor. Sultan’ımızın Tengri’nin Türk’ünde de anlatılan: Aslında özde Türk Dünyası birdir, Cihan’ı Yaratan Türklerin emrine vermiştir. Tengri Muradullah dairesinde, Türkleri bir misyonla, bir görevle yaratmıştır, bu görev dahilinde; Türk, Dünya Nizamı’nı sağlamak, Hakk Yolu’ndaki varlıkları birleştirmek, Hakiki Barış’la Barıştırmak, bu kutlu Hakk Yolu konusunda onları bilinçlendirmek … gibi hasletlerle yarattığı için Cihan zaten Türk’ün her daim hakimiyeti altındadır. Barış Manço’nun da, yaratılanlar arasında bir Türk olarak birleyicilik, barıştırıcılık görevi vardı. Yaptığı müziği de bir araç olarak görüyordu, benim bir görevim var diyordu…
Tabi, “Türk’ün Dünya’ya Hakim Olması” ifadesi ile anlatmak istediğim, tüm sınırların kalkması ve bütün Toprakların Türk Toprağı olması anlamında değil. Bunun mânevî bir anlamı var. İnsanlığa, tabiata Tengri’nin (Bir Allah’ın) doğrularını sevgiyle, saygıyla, güzellikle anlatmaya, sevdirmeye, yaygınlaştırmaya ve bu güzellikler etrafında insanları bir olmaya çalışmaya çağıran bir timsâldir Türk. Timsâl olmuştur ve bu cevherle, bu öz’le yaratılmıştır Türk. “Tengri Yolu’nda Olmak, Tengri Buyruğu’na Uymak.” Bütün Cihan’da Tengri’nin Buyrukları inşAllah doğru uygulanır, zulümler biter. Belki de “Türk’ün Cihan Hakimiyeti’ndeki” bu mânâyı böyle özetleyebiliriz.
5. KAZMA OLMAYA ÖZENMEYİN DOSTLAR
Tıp’taki organ nakillerinden çok sahte dinin “uyduruk nakilleri” yapılır olmuş günümüzde. Sadece günümüzde değil, belki de çok uzun zamandır bu uydurukçularla mücadelemiz sürüyor. Din’in içine sızan bozuk ve kişiliksiz kişiler nedeniyle, zalim, bozgunculuk yapan, İslam’ın Özü’nü bile insanlara yanlış anlatan Kazmalar türemiş maalesef. Başbuğ Namık Kemal Zeybek’in ve Oktan Kağan’ımızın da Gönül Mimarları Programı’nın bölümlerinde anlattıkları gibi…
Barış Manço aslında sahte hocaların da dahil olduğu bütün şerlilerin bu yanlışları yaparak elde ettiği maddi rantları, kayırılmalarını, el üstünde tutulmalarını,… görüp de aldanmamamızı bizlere öğütlüyor bu eserinde. “Kazma olmaya özenmeyin dostlar , en önemlisi helâl alın teri…” diyor.
<<Aklı başında, bilinçli, hakikaten Kur’ân’ı anlayan ümmet>> diye bir şey de, maalesef olmadığına göre, birleyicilik, barış ve sevgi gibi hasletlerle yaratılan Türk’ün Birliği’nin Vakti geldi de geçiyor bile. En azından çabucak artmalı bu birliğin farkında olan, bilinçli Türk Milleti, Türk Dünyası. İnşAllah bu niyâzlarımızı Tek Tanrımız Allahû Teâlâ kabul eder. http://onaltiyildiz.com/artikel.php?artikel_id=286
6. KÂTİP ARZUHÂLİM YAZ YÂRE BÖYLE
Barış Ağabey yine Türk Dünyası Varlığı ile ilgili olarak öyle bir şiir yazmış ki, “Pir Sultan Abdal’ın Kâtip Arzuhâlim Yaz Yâre Böyle Türküsü’nün Sonuna…”
1535’ten çok daha öncelerde, yaklaşık 16.000 yıllık, belki de daha eski olan Türk Varlığı’ndan söz ediyor şiirin başında Barış Ağabey’imiz.
Barış Ağabey’imizin “Her sabah gündoğusundan iki mızrak boyu yükselen güneş, birgün kendini göstermeyince, kara kara bulutlar dolaşmış bu cennet vatan üstünde… Bir uğursuzluk çöreklenmişki başımıza…” cümlelerinden, Türk Töresi’nden ve Türk’ün Öz Cevheri’nden uzaklaştırılan Türk’ün başına gelen sıkıntıları, şerlilerin ülkemizde cehalet rüzgarları estirmesini, Türk Milleti’nin Özü’nden çıkardıkları, Türklükten çıkardıkları halkı, nasıl da kandırdıklarını, oyaladıklarını, kullandıklarını anlıyoruz.
“Yıl 1535 Pir Sultan Abdal bunu böyle söylemiş
Söylemiş ya bunun birde evveli var
Katip al kalemi birde benden yaz
Boy boy gelmişler şu dağların ötesinden
Burası bize otağ olsun, yurt olsun demişler
Boy boy yerleşmiş boy boy büyümüşler
Her sabah gün doğusundan iki mızrak boyu yükselen güneş
Bir gün kendini göstermeyince,
Kara kara bulatlar dolaşmış bu cennet vatanın üzerinde
Küçük büyüğü saymaz olmuş, kardeş kardeşe küsmüş
En acısı bacılarımızın yüzüne bakamaz olmuşuz
1535 1635 1735 1835 1935 35 te benden koyun kardeşlerim
1970 e geldik bir uğursuzluk çöreklenmiş ki başımıza
Oysa deli gönül neler ister Barış bir yavrusu olsun ister
Adını bile hazırladı oğlansa Ozan, kızsa Ceylan .
Ceylan buz gibi pınarların aktığı zümrüt ovalarda
Taştan taşa seksin
Ozan, Ardahan’dan Kırkpınar’a dolaşsın ,
Anlatsın Karacaoğlan’ı, Pir Sultan Abdal’ı, Köroğlu’nu
Davullar yine vurulsun güneş yine iki mızrak boyu
Yükselsin gün doğusundan bitsin artık bu küskünlük kardeşlerim
Yarın tarih önünde hesap verirken yavrularımız bizi kınamasınlar…”
BARIŞ MANÇO
7. DÖNENCE [BARIŞ MANÇO] – [ DÖNENGEÇ-FELEK]
[OKTAN KELEŞ] http://onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=5552
Barış Manço’nun “Birgün Gelecek” dediği “Dönence”, Oktan Kağan Ata’mızın Kopuz Ata içerisinde anlattığı “16 Ay Gezegeni” ile ilgili olabilir mi?
Bu Ay Gezegen Toplulukları , hep beraber bir Dönengeç’i oluşturuyordu. Bu Dönengeçin mânası “Dönence” ile karşılanabilir mi ?
Dönence ile işaret edilen, 2025’te de kodlanan Uzaylı Ordusu, ya da Göktürkler olabilir mi? 2025’te duyulan seslerden biri: “Alien Army”
Uzaklarda bir yerlerde Türküler söyleyenler Asırlık Çınarlar halkları olabilir mi?
Uzaklarda bir yerlerde doğan güneşler 2023, 2024 ve 2025 yıllarında birleşecek olan Türk Devletleri olabilir mi?
Dönence’deki Müziğin hissettirdiği duygular yine 2025’te olduğu gibi “UZAY MÜZİĞİ” yönünde.
2023’teki TURAN TÜRK BİRLİĞİ Mesajı üzerinde düşünürsek, dünyadaki KAZMAların (Zalimlerin, Bozguncuların, Başkörmezcilerin) durdurulması en önemli anahtar TURAN TÜRK BİRLİĞİ olduğuna göre, Barış Manço’nun da bizler gibi Göktürkler’in yardım elini uzatacağını da öngördüğünü düşünebiliriz.
8. “YAŞAM DENEN UYKU’DAN [HAYY’ÂT DENEN SONSUZA] UYANMASINI BİLEN YÂR OLA…”
Barış Manço’nun “Ne Ola: Yâr Ola” isimli eseri üzerinde düşünürsek, “Yaşam” ile “Hayat” arasında ince bir fark vardır, bu farka rağmen yaşam Hayat’ın içindedir. Belki de yaşam sözcüğünün karşılığı olarak “ömür” sözcüğünü tercih edebiliriz. Ancak ömür fânî olsa da, Hayat fânî değildir diye düşünüyorum.
Bu yüzden Barış Manço’nun bu eseriyle bizlere “Hayat Denen Sonsuz’a Uyan” dercesine, farkındalığa (Bilince) çağırdığını hissediyorum…
9. ALİ YAZAR VELİ BOZAR / ANAHTAR / AHMET BEY’İN CEKETİ / HALİL İBRAHİM SOFRASI…
Ayrıca, Barış Ağabey’imizin “Ali Yazar, Veli Bozar” isimli eseri de bu konuyla ilgili işaretler vermektedir.
“Barış Yolu’n Sonu’nda , Yürü demek boşuna…
Hayat duruyor dostlar, ben durmuşum çok mu?
(Hayat’ta duraklar olsa da, hayat bitmez.)
Yaşam bitiyor dostlar, ben bitmişim çok mu?
(Yaşam son’ludur, biter.)” (Ali Yazar, Veli Bozar: Barış Manço)
Dıral Dede’nin Düdüğü’nde, Anahtar’da, Ahmet Bey’in Ceketi’nde, Halil İbrahim Sofrası’nda, Ali Yazar Veli Bozar’da, Benden Öte Benden Ziyâde’de, Allah’ım Güç Ver Bana’da, … olduğu gibi…
10. KAPLUMBAĞA’NIN ÖYKÜSÜ [KAPLUMBAĞA’DAN TÜRKÜLER] [KAPLUMBAĞA’NIN DÖNÜŞÜ] BARIŞ MANÇO
Barış Ağabey bir üniversitedeki konferansında “Şu ân yeni bir kaset (albüm) çıkarmayı düşünmüyorum. Ancak Sadece ahmaklar fikir değiştirmezler. Eğer birgün fikrimi değiştirsem. Yeni albümünün adı Kaplumbağa’dan Türküler olarak düşünüyorum. Sonuçta kendimi müzikte 40 yılını doldurmuş bir Kaplumbağa olarak görüyorum.” demişti.
onaltıyıldız.com ‘da yayınlanan Kam Kartları konusuna dikkat edelim. Orada Türk Varlığı’nda Kaplumbağa’nın ne anlama geldiğini görüyoruz.
“Kaplumbağa: Bilge, ağır hareket eden, düşünen, tartan, tarih.” onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=5620
Kaplumbağa bilgece yürür, kibire, kendini beğenmişliğe yer yoktur Kaplumbağa’nın Hayatı’nda. Bu temsilen, Kaplumbağa’ya yüklenen mânâda böyledir.
Türk Varlığı’mızda Kaplumbağa’nın yeri ve mânâsı çok önemlidir. Evini sırtında taşıyan, devletin gücünü ve koruyuculuğunu da temsîl eden, Devlet-i Ebed-i Müddet Mefkûremizin yansıtılması açısından da önemlidir. Kaplumbağa Kültü, Kaplumbağa Âbideleri, Kaplumbağa Anıtları olarak bilinen birçok Türk Mîrası mevcuttur. Buradan yola çıkarak Kaplumbağa’yı dünya ve diğer âlemlerle ilgili bazı ilimlerle ilgilenerek , onlardan dersler çıkartarak hayat seyrinde yürüyen Bilge Barış Ağabey olarak da düşünebiliriz, bir nevî.
Ayrıca Melik Kölük Koldaş’ımızın yazdığı, Kulbak Bilge’de Zaman konusunu incelediği bir tefekkürde Aşil ve Kaplumbağa Paradoksu başlığı dikkatimi çekti. Bu açıdan onu da okumanızı tavsiye ediyorum.
[ http://onaltiyildiz.com/?haber,6046 ] . Bu yazı ayrıca Barış Manço’nun 2023, 2024, 2025 eserlerindeki zaman yolculuğu konuları açısından düşünülebilir.
Bilge Kağan’ımız Oktan Keleş, 10 Mayıs 2013 tarihinde Habertürk TV’de yayınlanan Öteki Gündem isimli programda, Büyü Tarihi’ni anlatırken yanında getirdiği Kaplumbağa Kabuğu’nun “Türklerin eski inanışında nazardan korunmak amaçlı kullanıldığını” söylemişti.
Osman Hamdi Bey ‘in Kaplumbağa Terbiyecisi isimli resmi de Barış Manço’nun Kaplumbağa ile ilgili kurduğu bu bağa farklı bir bakış açısı ile bakmamızı sağlayabilir. Resmedilen bir derviştir. Osman Hamdi Bey’in bu eserini insanları bilgeliğe doğru yönlediren bir bakış açısıyla eğitmeyi konu aldığını da düşünebiliriz.
Barış Manço’ya da Azerbaycan’a ait bir Televizyon kanalında katıldığı bir programda da Barış Manço’nun dervişlikle ilgili düşüncelerini dinleyebilirsiniz. Zaten Balböceği isimli çalışmasında da “Seyyâh oldum dolaştım şu âlemi” sözleriyle, dervişliğe yakın olan seyyâhlık konusunda düşündürmüştür bizleri.
11. BARIŞ MANÇO VE İLİM
İlim ile bir çay misâli süzdüğü dersleri, Hayat’ın özü’nden alır, öz dağarcığı ile işler, ışıldatır, bizlere sunardı Barış Ağabey, Tâbiri Câizse eserlerini ilimlerden yararlanarak oluştururdu.
Barış Ağabey’in Türk Varlığı’na ve ilimlere ait değerlerimizden yararlanarak eserlerini oluşturduğunu daha önce yazmıştım. Ancak yeri gelince burada da vurgulamakta fayda görüyorum.
Barış Manço “Antolojik bir bakış açısıyla” hazırladığı “Mançoloji” isimli albümü ile, 40 Yıllık Müzik Yaşamı’nı özetlerken, aynı zamanda da ürettiği eserlerinin ilmî değerler de taşıdığını gizliden gizliye hatırlatmıştır. Ancak bu albümü ve Barış Manço’nun Eserleri’ni, yansıtmaya çalıştıklarını kendisinin oluşturduğu bir ilim ya da bilim olarak değerlendirmiyoruz. Mânâsı: İlim ve bilimden de yararlanması ile ilgili.
Daha önce de yazdığım gibi, bize ait olan bilgileri bizden alıp, kendi potasında eritip, Yaradan’ın verdiği yetenek ve lütuflarla oluşturuyordu eserlerini Barış Ağabey’imiz.
Barış Manço ve ilim konusunu incelerken, Oktan Keleş’in “Melekler Ağlarken” isimli Kitab’ında [Eseri’nde] yer alan bir bölümden de bahsetmek isterim.
“Biz bilgiyi yeter ki has bir niyetle talep edelim. O zaman öyle bilgiler, öyle insanlardan gelir ki, bilgiyi öğrenen dahi bunu anlayamazdı. Yani Yaradan ilmi, bilgiyi, aranılanı insanın ayağına kadar, bir vesîleyle gönderiyordu.”
(Kaynak: Oktan Keleş’in Melâmî Savaşları Kitabı, Sayfa: 162)
Bir Eseri’nde “Allah’ım Güç Ver Bana, Sığındım Sana (Allah’ım Güç Ver Bana)” diyerek seslendiği , başka bir eserinde ise “Bir gün olur, dolar vâdem, çağırır Tanrı’m (Binboğa’nın Kızı)” diyerek ândığı Yaratan’ın bahşettiği bilgileri, has bir niyetle O’ndan istemişti ki, belki de o da bu eserleri nasıl oluşturduğuna kendisi de şaşırıyordu kimi zaman…
Müzik ve ilim konusu, ONALTIYILDIZ’da yayınlanan, Kayıp Nota Makalesini akla getiriyor. onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=6154 . Yaratan, yarattığı Âlemleri öyle muazzam bir intizam içinde yaratmış ki, varlıklar âlemlerinde seslerin ve müziğin ruha ve bilince etkisi birçok araştırmacı tarafından da doğrulanmıştır. Müzik Kadim Türklerin yardımcı tedavi yöntemlerinden birisidir. Elbette bunun bir ilmi vardır, duygularla sezilen. “Her Milletin bir notası var.” demişti Oktan Ağabeyimiz. Hasan MUTLUCAN’dan “Yine de şahlanıyor aman” örneğini vermişti. Kayıp Nota yazısını tekrar okursanız, müziğin ilimle bağlarının olduğunu görebilirsiniz.
Mançoloji’yi elbette yeni bir bilim dalı olarak anlatmak mantıklı bir yaklaşım olmayacaktır. Bilimleri, ilimleri, Türk Tarihi’ni, Türk Tasavvûfu’nu, Türk Töresi’ni ve Türk’e dâir her şeyi okumaya, anlamaya çalışıyordu Barış Manço. Onlardan da yararlanarak, hissettiklerini müziğe, anlatıma, ya da Televizyon Programları’na güzellikler katıyordu.
Ayrıca Barış Manço’nun ilimlerden, bilimlerden, Türk Varlığı’na dâir bütün değerlerimizden faydalanarak hazırladığı eserlerinin kliplerinde, 7’den 77’ye programlarının içerisinde de olmak üzere işaret dili üzerinde büyük bir çabası vardı ve bu dili ustalıkla kullanıyordu. Farklı ülkelerdeki insanlarla iletişim kurarken çoğu zaman bu dile başvuruyordu.
Oktan Keleş de işaret dilinin insanlığın ilk zamanlarında kullandığı dil olarak anlattığı Gönül Mimarları Programı’nın Bir Bölümü’nde , Erol Elmas Ağabey’imiz de oradaydı ve Barış Manço’dan da bahsettiler. onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=2908
12. “KAVGALARIN OLMADIĞI BİR DÜNYA”
Maalesef vefat etmeden önce de, bir şeylerin farkında gibiydi, son albümünü tanıttığı ânlarda da, “Artık dükkanı kapatıyoruz… Bu albüm son” dediğinde, Sunucu :
“Sevenleriniz bu duruma üzülmeyecekler mi?” Diye soruyor. Barış Manço da “Siz bana Kavgaların Olmadığı Bir Dünya verin, ben de yeni albümü düşüneyim.” diyerek cevap veriyor. Hakîkî Barış için, Tûrân’a ve Türk Birliği’ne ihtiyaç var. Eminim Barış Ağabey’imiz de aynı fikirdeydi.
Bu tasarım ayrı bir mânâ olarak düşünülmeli.
Elbette 16’ların Türk Varlığı’ndaki yeri âşikârdır.
Sultanımız 16’larla ilgili bilgileri bizlere birçok eserinde sunmuştur.
16’lar, 16 Kurt Başlı Kılıç her dâim vardır ve vâr olacaktır.
Bu tasarım sadece 2018’e dâir bir işaret, bir okuma olarak düşünülmelidir. Yorumu sizlerden rica ediyorum.
DÖNENCE İLE TURAN’A ÇOK AZ KALDI…
Kolay Değil , Kolay Değil Kayaların Oğlu Olmak… Herkes Taşın altına Gönlünü, Ruhunu, Aklını koymalı… Taşın üstü de birlikte inşaa edilmeli …
TEK TANRIMIZ ALLAH’IN İZNİYLE,
ATALARIN İZİ’NDE… inşâALLAH.
13. YOL
“Topraktan geldi insan, yine toprağa gidecek, iki lokma ekmek için,
ömür boyu dövüşecek…”
Barış Manço’nun Yol şarkısı üzerinde düşünürken, Oktan Keleş’in Melâmî Savaşları isimli Eseri’nde [Kitabı’nda] yer alan şu bölümü hatırlamakta mutlaka fayda var:
“Bu dünyada bir çok insan, birilerinin yazmış olduğu sistemin farkında olmadan oyuncusu ve maduru durumunda. Öyle senaryolar ki bunlar; hepsi de uygarlık, özgürlük, medeniyet, insan hakları kılıfına girmiş sistemler. Bu sistemler şu anda yeryüzüne hakim. İnsanlık zulüm içinde…”
[ Oktan Keleş’in <<Melâmî Savaşları>> Eseri’nden (Kitabı’ndan) ]
Sultan Kağan Ata’mızın da eserinde anlattığı gibi, bu sistemler maalesef şu anda yeryüzüne hakim, Öz’de vâr olan Türklerin Hakk Yolu’nda Cihan Hakimiyeti’ni resmi olarak ortaya çıkarabilirsek, farkındalığını arttırırsak bu zulümleri durdurabiliriz. Sultan’ımızın da işaret ettiği gibi, özümüzün bilincinde, “gerçekleri gören, akıl gözünü açan” insanlar olmalıyız. Bu yolda dosdoğru yürüyebilmek için.
Türk Varlığı’mıza dâir bütün varlıkların Milliyetimizle bağlantılı, bir bütün olduklarını düşünüyorum. Doğrusunu ehilleri bilir. Aslında Kayaların Oğlu “Türkiye Cumhuriyeti Türk Devleti’ni” temsil ediyor. Türk Millet ve Türk Devlet’in Bir Olduğunu düşünürsek, Kalperenlere bu kut’lu yolda çok görevler düşüyor. Barış Manço’nun “Kolay değil Kayaların Oğlu Olmak…” sözünü burada yeniden hatırlatmak istiyorum. Bu anlamda Türk Milleti’nin fertleri olarak, Kayaların Oğlu da biziz, Kalperen’in Görevlerinden biri de “Bu taşı, toprağı bir arada tutmak.”. Aynı Kayaların Oğlu’nun Görevlerinden biri olduğu gibi.
14. RAHMET YAĞARKEN
Bu Kut’lu Yol’da yürürken, Yağmur’un bir Hikmeti üzerinde düşünelim istiyorum. Düşünürken, bir de Barış Ağabey’imizin “Ali Yazar , Veli Bozar” isimli şarkısına yeniden bakalım…
“Gözümde yaş görseler, <<Erkek ağlar mı?>> derler, Gökler ağlıyor dostlar, Ben ağlamışım çok mu? Rahmet yağarken dostlar, ben ıslanmışım çok mu?”
(Ali Yazar, Veli Bozar: Barış Manço)
Allah’ın Rahmet’i içinde çok mânâlar var. Huzur, mutluluk, sevinç, bilgi, ilim var içinde, yağmurun damlaları toprağa güç verir. Topraktan yaratılan insan da, bu rahmetle birlikte dersler çıkarır kendine ve yaratılana, paylaşmak için. Kendini ve yaratılanı bulur, duyar Allah’ın bahşettiklerini ve Allah’ın bildirdiklerini, Allah’ın bildirdikleri kadarıyla anlamaya çalışır, tefekkür eder, düşünür, sorgular Hakk Yol’a tutunarak, her şeyin Allah’tan olduğu bilinciyle Hayat’a bakmak, düşünmek, okumak güzellikleri, en güzeli… Barış Manço’nun da bizlere bu sözlerle de anlatmak istediği bu olsa gerek. Bu ilimler, bu bilimler, bu güzellikler, bizi bilgiyle donatacak, Adem İnsan’a ulaşmamız konusunda da fayda sağlayacak anahtarlar gibi düşünülebilir. Ancak kibire düşmemeli, ilim sahibi olmakla değil, ilmin sahibi olan Yaradan’a teslim olarak bu yolda yürümeliyiz. Bir Kaplumbağa gibi, yavaş ve temkinli olsak da, Yaratan’a güvenerek, O’nu bilmeye/anlamaya çalışarak, bilge insanları da Allah’tan birer lütuf olarak bilerek, görerek ve duyarak ilerlemeliyiz. Kendimiz için ne istiyorsak, bu Kut’lu Yol’da bizimle birlikte yürüyen dostlarımız için de istemeliyiz. Çünkü ilim de, bilim de Allah’ındır. Biz onu hissederiz, anlamaya çalışırız. Barış Manço gibi bizler de ilimlerden dersler çıkarmalıyız. İnsan ilmin kendisine sahip olmasa da, o ilimden süzülen dersleri, bilgileri anlayabilir. Rahmet; aynı zamanda Kazak Türkçesi’nde “Teşekkürler” anlamına geliyor. Böyle hikmetli bir sözü, teşekkür etmek için kullanmaları da bu güzel Türk Lehçemizi de çok sevmemi sağlayan yönlerinden biri…
Barış Ağabey’imizin de işaret ettiği bu kutlu yola lâyık olabilmek için, Bilge İnsanları takip ederek, anlamaya çalışarak, tefekkür ederek, akıl, ilim ve bilim yolunda bilinçli insanlar olmaya çalışarak, birbirimize sahip çıkarak Türk Dünyası’nın Ataları’nın, Ulu’larının, Bilge’lerinin izinde yürümeyi sürdürelim Tek Tanrı’mız Allah’ın İzni’yle inşAllah.
Sonuç olarak, bütün sebeplerin de bir asıl sebebi olduğunu hatırlayalım. Müsebbîb’e (Allah’a) yaklaşmayı Allah bizlere nasip eylesin. Türk Ulular’dan, Türk Atalar’dan, Türk Erenler’den, Türk Töresi’nden, Türk Cevheri’nden, Türk Varlığı’ndan, Peygamberlerimizden de evvel, bizden iyi niyetli, bilinçli, akıllı / aklını çalıştıran, eren, alp, … olmamızı Allah ister… Ya da başka bir deyişle, tabiri câizse Allah’ın yarattıklarının isteyişi de, aslında Allah’ın bizden istemesi olarak düşünülebilir, bir nevî…
Yazımda bahsettiğim bütün sebepler, bütün sonuçlar ve her şey bir Müsebbib’ten ötürüdür. Her sebebin Müsebbibi Yaratan’dır. Barış Manço da her şeyin Allah’tan ve Allah’ın Rızasına Uygun Olarak Vâr Olduğunu bilen, gören, anlayan, düşünen ve bu yolda güzellikleri yansıtmaya çalışan bir insandı.
Barış Ağabey Eserleri ile hâlen bizimle.
Bilinçli insan olmak; etrafımızdaki değerlerin , farklılıkların farklında olmakla birlikte, varlıkların fıtratına uygun olarak var olma haklarının olduğunu da bilmek olsa gerek . Ve bildiğimiz, duyduğumuz, sevdiğimiz, yaptığımız her şey Allah rızasına uygun olmalı ki, Bilinçli İnsan olalım. Türk Olalım.
Bütün Varlıkları Hakk Yolu’na çağırandır Türk. Barış Ağabey gibi…
Bilge Kağan Ata’ma, Başkan’ıma, Tuğbeylerime, Atabeğlerime, Bacıbeğlerime,… tüm Kalperen Koldaşlarıma, bütün Türk Atalara, bütün Türk Dünyası’na, Bütün Türk Varlığımıza, Bütün okuyucularıma ve özellikle paylaştıkları bilgilerle yardımlarını esirgemeyen Buğra AYYILDIZ, Volga AYHAN koldaşlarıma ve Murat ATEŞ Atabeğ’ime sevgi, selâm, hürmet ve teşekkürlerimi sunarım. “Herkes hakkını helâl etsin, kalmasın tek bir lokma…”
Ötelerdeki Türk Atalara, Bilge Türk Bacıbeğlerine ve Barış Ağabeyim’e gönülden selâm olsun.
Mustafa Kemâl İZGİ